24 Kasım 2008 Pazartesi

Tekrar merhaba

Of of of en son 16 Haziranda yazabilmişim. Buralar ıssız, terk edilmiş bir hale gelmiş. Tozlar bir karış olmuş, köşeleri örümcekler bağlamış, zemini otlar kaplamış...

Bu zaman aralığında kendimce ciddi sebeplerden dolayı blog da dahil bazı lükslerden feragat etmek zorunda kaldım, oldum olası zaman yönetimi olayında çok zayıf kalmışımdır zaten.

Neyse, hemen tozları, örümcekleri temizleyip, otları yolayım, çiçekleri sulayayım eveeet pırıl pırıl oldu her taraflar.

Bugün günlerden 24 Kasım, kendi kendime dedim ki: "Oğlum blog yazmaya devam edeceksen gün bugündür." Şehrin merkezinde Atamın "Bir milletin uygarlık derecesi öğretmenlerine verdiği değerle ölçülür" vecizesini de görünce aldım gazı geldim.

Öğretmene değer vermek ne demektir? bunun en şahane örneği, Cumhuriyetimizin ilk çeyreğinde çok açıkça gösterilmiş. Anadolu'ya bir öğretmen atandığında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçeceği güzergaha haber verilirmiş, "şu isimde bir öğretmenimiz o istikametten geçip görev yerine gidecek, karşılayın" diye. Böylece öğretmenin görev yerine rahatça ulaşması, vardığında en iyi şekilde karşılanması sağlanırmış.

Öğretmen maaşlarından bahsedeceğimi sandıysanız "cık" yani öğretmene değer vermek konusunda para aslında zurnanın son deliği. Mesleki tatmin hiç bir parayla satın alınamayacak bir değerdir. Öğretmenleri gittikçe değersizleştiren sevgili idarecilerimiz "çocuğum hiç bir şey olamayacaksa bari öğretmen olsun" zihniyetini, öğretmen olmak isteyenleri habire sınava sokup, eleyip, öğretmen açığını sürekli büyüterek silemeyeceklerdir. Aksine öğretmenlik gibi ancak "hiçbir şey olamayacakların" yapabildikleri bir mesleği yapmak için senelerce okuyan gençler, sınavlarda telef olmakta, iyice acınacak duruma düşmektedirler.

Ama kıyak meslektir haaa öğretmenlik 3 ay tatili vardır, 15 gün sömestiri vardır, kar tatili vardır, öğretmenler gün içinde de yarım gün çalışır, üstüne bir de ek ders ücreti alır. Yattığımız yerden çuvalla para kazanıyoruz (nezih bir blog olmayacaktı kiii...). İşin aslı yine Atamın bir sözünde gizli "Gerçekten de sorumluluk yükü herşeyden, ölümden de daha ağırdır."

"Eğer işini yaparken okul müdürüne, il veya ilçe milli eğitim müdürüne ya da müfettişe değil de sadece ve sadece VİCDANINA hesap verenlerdenseniz öğretmenlik dünyanın en zor, en ağır mesleğidir."

Çünkü gerçekten bu saydıklarımı birkaç evrak numarasıyla çok kolayca kandırıp derslerinizi kendiniz ve öğrencileriniz için çok rahat hale getirebilirsiniz. Öğrencileriniz de son derece başarılı görünür.

Ben öğrencilik hayatım boyunca, özel sektörde, bir sürü işte çalıştım, hemen hemen hepsinde haftada 60 saat çalışıyordum (6 gün x 10 saat) öğretmenlikteki 20 - 25 saatlik çalışma çok daha yorucudur. Denemesi bedava, elinize bir kitap alın, ayakta dikilerek 40 dakika boyunca evin her yerinden duyulabilecek şekilde yüksek sesle okuyun.

Onun dışında vicdan sahipleri için (olmayan da çok içimizde) okuldan çıkarken okulu içine alıp çıkma, okulu içinden çıkaramama, bütün gün öğrencilerini, onların eğitimlerini ve başarılarını düşünme durumu vardır ki anlatması mümkün değil.

Onun da dışında en yoğun dönemimde yaptığım her bir sınavdan sonra evime 700 tane kağıt götürüyordum ki bir tane fizik sınavını hakkıyla okumanın ne demek olduğunu bir fizikçi bir de allah bilir.

Hepsinden kötüsü, aileleri tarafından sırf yeri belli olsun diye okula gönderilmiş 2000 tane ergene hiç istemedikleri halde bir şeyler öğretmek için parçalanmak, sonuç alamamak ve sene sonunda neden bu çocuklar başarısız diye hesaba çekilmek.

Bu arada TV lerin öğretmenler günü için yaptıkları programlar arasında dikkatimi Uğur Dündar üstadın haberleri çekti. Ülkemizin doğusuna seve seve gidip (ben de gittim, orda öğretmenlik başka) orada ölen ve yaralanan meslektaşlarımın muhterem politikacılarımız tarafından nasıl askerin binde biri kadar adam yerine konmadığını çok net gördük. E tabi sayın bin katı olunca, değerin de binde bir oluyor dimi. Olsun. Vatan Sağolsun! Biz ülkemizin geleceği, gençlerimiz için çalışıyoruz.

Son olarak gazetede gördüğüm bir haberle bu değer olayını sayısallaştırmak istiyorum. Son bir yıl içinde Cumhurbaşkanlığı makamı için 69,3 milyon YTL bütçe harcanmış. Kabaca bir hesapla 4.800 adet öğretmenimin bir yılık kazancına tekabül eden bu para ile doğuda bir öğretmenle sürekli eğitimden mahrum kalan yaklaşık 140.000 öğrencinin derdine derman olunabilirdi.

(Doğuda eğitim öğretim asker öğretmenlerle idare ediliyor, çünkü mecburi hizmetini dolduran anında arkasına bakmadan kaçıyor. Ben de asker öğretmen olarak gittim, mart ayında aldığım sınıflardaki öğrenciler sene başından beri 3. fizik öğretmenleri olduğumu söylediler. Bilenler bilir, bu işte süreklilik önemlidir.)

Sözün özü şu:
"Bir milletin uygarlık derecesi öğretmenlerine verdiği değerle ölçülür"
Mustafa Kemal Atatürk


Söylenecek çok şey vardı ama gittikçe politikaya daha derin dalan, sıkıcı bir yazı olmaya başladı. Benim de okuyacak bir sürü sınavım var ama çok acayip yazılarla devam edeceğim, buradayım artık.

1 yorum:

  1. Kalemine, emeğine, yüreğine sağlık . ne güzel de parmak basmışsın yaramıza. Daha çok baski iyice kanasın.Belki canımız daha çok acırda uyanıp birşeyler yaparız! Yüreği senin gibi olan binlerce öğretmenimizin öğretmenler gününü yürekten kutluyorum.

    YanıtlaSil