13 Haziran 2008 Cuma

Olamamalıydı...

2007 - 2008 eğitim - öğretim yılını, pek çok öğrenci için, bugün noktaladık. Karneleri dağıttık, fotoğraflar çektirdik, kimi üzüldü ağladı, kimi sevindi oynadı. Hepsini de hepsiyle yaşadık öğretmenleri olarak.

Herşey bir yana, bence bugünün bombası ikinci dönem 7 (YEDİ) zayıfı olan bir öğrencini sınıfını ortalamayla geçebilmiş olmasıydı.

Tabi bunu gören sizler hemen "bu nasıl oldu?" diye soracaksınız. Şöyle oluyor; vatandaş ilk dönemde 3,62 ortalama getirmiş, ancak ikinci dönem 7 zayıfla 1,42 ortalama getirebilmiş. Netice itibariyle iki dönemin ortalaması 2,52 olmuş, Dil ve Anlatım dersi de 2 olduğu için sınıfını tertemiz geçmiş.

Bunu gören ben de hemen "e o zaman ben neden bu çocuklara bişeyler öğreticem diye yırtınıyorum?" diye soruyorum. Mete diyorum, efendim diyorum, cevap veremiyorum.

Bu öğrenci arkadaşım ikinci dönem okumaktan resmen vazgeçmiş. Tabii çok ciddi problemleri olması gibi ihtimalleri göz ardı etmiyorum, yani her zaman olduğu gibi başarısızlığı sadece öğrenciye yüklemiyorum. Ama yine de sınıf geçme yönetmeliği öyle bir ayarlanmış ki (ki bu ayrı bir başlık konusu olacaktır) öğrenci senenin yarısını "kesinlikle" öğrenememiş de olsa sınıfını geçebilir. Bu sefer de "madem birşeyler öğrenmiş olmalarının başarılarına bir etkisi yok, o zaman neden sınavlar yaparak bu çocukların öğrenme derecelerini ölçmeye çalışıyoruz?" diye soruyoruz. Çarkı olduğumuz düzende pek de cevaplı sorular değil bunlar, cevaplamaya çalışacağız o ayrı.

Mesela ilköğretimde de başarısız olmak neredeyse "imkansız" ama bu durum "madem ki eğitim mecburi, o halde başarı da mecburi olmalıdır" (sakat) mantığıyla açıklanabilir.

7 zayıfla geçen arkadaşıma dönersek, ortaya korkunç bir manzara daha çıkıyor. Diyelim ki matematik, fizik, kimya, dersleri zayıf, dolayısıyla lise 2 de fen bölümünde başarısız olacağı kesin. Türk Edebiyatı, tarih ve coğrafyası da zayıf, bu durumda sözel bölümü de başaramayacaktır. Matematik ve edebiyattan ötürü eşit ağırlık da yatar. İngilizcesi de zayıf oldu mu dil bölümünü de değerlendiremeyecektir. (matematik, fizik, kimya, Türk Edebiyatı, tarih, coğrafya, ingilizce, toplam 7 ders). E nereye yönlendirecez şimdi biz bunu?!!!

7 zayıf çok uç birörnek gibi görünebilir belki ama emin olun 6, 5, 4 zayıfla direk sınıf geçen onlarca öğrencini karnesini gördüm bugün. "E çok kötü bir şey midir öğrencinin sınıfını geçmesi?" diye sorabilirsiniz. Bu durumda size otomatikman, ÖSS ve OKS lerde sıfır çekenlerin sayısının gittikçe artmasının sebebini açıklamış olurum. Sınıfını yönetmelik sayesinde geçenlerdir o sıfırcılar. Çünkü onca sene sınıflarını hiçbir şey öğrenmeden geçtiler. Çünkü bu ülkede böyle bir şey mümkün. Çünkü bu ülkede vatanlarını, alacakları oylardan veya Avrupa Birliği üyeliği başarısından daha az seven yönetmelik yazarları var. Çünkü siz oylarınızı onlara çekinmeden verebiliyorsunuz. Sonra "çocuğum neden OKS de sıfır aldı? halbuki ilköğretim not ortalaması 5 üzerinden 4,5 tu diye düşünüyor(mu)sunuz"

Başarı sınıf geçmek değildir. Başarı, okulda öğretilenleri öğrenmiş olmaktır.

Gene dolaştık siyasetin kıyısından, şöyle toparlayayım: bugüne kadar hiçbir politikacıyı alkışla(ya)madım. Oyumu da hiç gönül rahatlığıyla veremedim. O yüzden kastım şimdikilere, dünkülere veya yarınkilere değil; hiçbiri iyiye götüremedi bu işi maalesef. Benim asıl kastım G8 ülkeleri gibi bizim de bütün yöneticilerin kayıtsız şartsız uymak zorunda oldukları uzun ve çok uzun vadeli hedeflerimiz olmayışınadır. Atam n'olur bir senecik geri dön!

Başarıya dönersek: Sınıf geçme yönetmeliği öğrencilerin gerçekten kendilerine yıl boyu öğretilenleri öğrenip öğrenmediğini ölçmeye yönelik olmadığı sürece bu ülke hiçbir şeyi başaramayacaktır.

Son olarak sorumlu geçilebilecek ders sayısı 2 den 3 e (yoksa 5 miydi?) ortalama yükseltme sınavlarına girilebilecek ders sayısı da 3 ten 4 e çıkarıldı. Karambolde bir de her iki sınavın da hem sene sonunda hem sene başında ikişer kere uygulanması eklenir çok yakında. Böylece öğretmenler daha az tatil yapacak. Bu durumda öğrenci zayıf aldığı zaman, öğretmenine rahatlıkla "sen istediğin kadar zayıf ver, ben nasıl olsa geçiyorum" diyebiliyor. Bunu kulağımla duydum.

İçimden geçen, kesin bir karar alıp bundan sonra sadece "salla başını al maaşını" memuru olmak, okuldaki bütün vaktimi benden istenen evrakları eksiksiz bir şekilde hazırlayıp, sene sonunda sınavlara kalmak zorunda olmamak için bütün öğrencileri geçirmek. Böylece mutlu ve stressiz bir öğretmenlik hayatım olur. Ama bunu yapabilmek için önce vicdanımı aldırmam lazım.

Bu sene sonunda, görev yaptığım okulda en çok zayıf alınan ders fizik oldu. (okulun yaklaşık 3te biri) Bunu utanarak yazıyorum ve kendimi mağlup hissediyorum aslında ama bu sebepleriyle açıklanması ve çözümlenmesi gereken bir durumdur.

Sonuç itibariyle, ben sene boyu maraton temposunda çalışıp, en iyisini öğretmeye uğraşmama rağmen, öğrenci arkadaşlarım öğren(e)meyip zayıflar almaya, yönetmelik hazretleri de onları öğrenememelerine rağmen başarılı ilan etmeye devam edecek.

Gençlerin bu konudaki kısa bir tartışmasına şahit olmak için tıklayın.

En yakın zamanda neden fizikten bu kadar çok zayıf alındığını çözümlemeye çalışacağım...

1 yorum:

  1. Zaten ne olsun istesek olmadigi icin olmamaliydi basligi biraz anlamsiz olmus gibi bu yaziya. Her zaman ki gibi, olmasi gerektigi gibi, bazi dis ve ic guclerin arzu ettigi gibi, guzel ulkemizin icinin ve beyninin bosaltilmasi asamasinda atilan adimlarin bir esittiri, dokumu yada nasil soylersek daha iyi olur bilmiyorum ama sonucu gibi. Her sey onlarin istedigi dogrultuda devam ediyor. Bize ise bizim gibi beyni bos insanlarin yasadigi bir ulke kaliyor...

    YanıtlaSil